Zamanın Araladıkları

Enes Serenli

Zaman geçiyor, gençlik denen dönemi kapsayacak ölçüde daima hayatımın merkezinde konumlandırdığım sinemanın yaşamıma her şeyiyle, tüm duygularımı kuşatacak kapasitede tam anlamıyla dokunduğunu hissettiğim bir dönemin içerisindeyim. Bunca zaman bu konuda ne yapacağımı tam olarak bilememek, 20’lerin başında olmama rağmen sinema ile nasıl bir ömür geçecek düşüncesine dalıp gitmek, bununla beraber gelecek kaygısını sinemasız bir ömrün dışında tasarlayamıyor olmak bir nevi belirli bir noktadan sonra yırtmam gereken kefeni bana gösteriyordu. Şimdi biraz olsun Othon çatısı altında yapılanlar ve bireysel bir noktadan sinemaya dair elle tutulur şeyler yapıyor oluşumu görmek benim için aslında hep o çok uzak bir yerden bana bakan hayati eşiği kısmen de olsa aşabildiğimi fark etmek demek. Bir önceki yazıya “Othon’da Yeni Bir Dönem” denmesinin sebebi de burada yatıyor esasen. Bu yeni dönem, hem Othon’un aştığı hem de benim kendi hayatımda aştığım bir eşiğin sembolü. Daima sinema denen şeye dair aklımı karıştıran şey nasıl yapılabilirden ziyade, geceler boyu zihnimin içinde döndürüp durduğum ve idealize ettiğim bu sinemayı hangi yoldan giderek yapabilirim sorusuydu. İşte tam da bugün biraz da olsa artık kendi kendime inşa ettiğim bu gidebileceğim yolu görebiliyorum.

Bundan sonra her ay yazmaya gayret edeceğim bu yazı formunda ise, esasen Othon’un başından geçen zamana bir göz atmaya, bir önceki ay olanları değerlendirmeye ve bir sonraki ay olacakları da aktarmaya çalışacağım. Geçtiğimiz ayın ilk haftasında, süregelen online yayınlarımız dışında büyük ölçüde Stan Brakhage Retrospektifini yaymaya, tanıtmaya ve bu gösterimin en güzel şekilde geçmesi için gerekli koşulları sağlamaya çalıştık. Bu konuda iyi adımlar atabildiğimizi, şehrin en büyük salonuna 250 kişiyi bir Brakhage gösterimi için toplayabildiğimizi ve gösterimi sorunsuz bir şekilde atlatabildiğimizi görmek ise fazlasıyla mutluluk verici. Gösterim günü ise tam bir rüya haliydi. 200’den fazla kişinin hiçbir sesin gelmediği ekrana soluksuz bir şekilde bakması ve normal bir seyir geleneğinde aşina olunamayacak görüntülere kapılıp tüm filmlerin sonunda hep bir elden alkış tutması… Tüm bunlar hayallerin çok ötesinde yaşanan anlar, anılar. Bu büyülü ortamı yaşamak ve yaşanmasına vesile olmak ise Othon için hem çok büyük bir adım hem de bunca zamandır onlarca insan ne için bu kadar çabalıyor sorgulamasının tam olarak karşılığı. O gün biliyorum ki Othon için emek veren tüm arkadaşlarım bunca zaman bu çatı altında gösterdikleri gayretin ne anlama geldiğini çok iyi anladılar. Ve tabii onlarla beraber o gün salona gelen seyirciler de umuyorum ki burada uzunca zamandır gösterilen çabayı en berrak haliyle gördüler. Özellikle ilk defa Brakhage izleyecek olanların yoğunlukta olduğu bir seyirci grubunu da görünce, filmler oynamaya başladığı andan itibaren şahsen bu insanlara iyilik mi yoksa kötülük mü ediyoruz diye karanlığın içerisinde düşündüm durdum. Fakat neredeyse salonun tamamına yakını filmler bittiğinde hala yerinde, salondan ayrılmamış, filmlerden vazgeçmemişti. Bu noktada anladım ki en çok teşekkür edilmesi gerekenler, o gün bizi o salonda yalnız bırakmayan, gösterimimizi kendi hesaplarından duyuran, gelirken bir arkadaşını da yanında getiren, gördüğü çabayı takdir etme nezaketi gösteren tüm izleyicilerimizdir. 

Bu ay ise Othon’da elbette yine özel bir gösterim var. 13 Aralık Cuma akşamı Amerikalı yönetmen Graham Swon’un An Evening Song (for three voices) filmini Kadıköy Sineması’nda izleyecek ve sonrasında Graham ile soru cevap yapacağız. Film, benzersiz bir sinematografiyi bizlere sunuyor. Görüntünün köşeleri ideal bir kontrastı sağlamak adına karartılmış ve yalnızca puslu ve büyülü bir odak noktasından, kadrajın tam ortasından filmi izliyoruz. Belirli yönlerden biçimsel olarak Miguel Gomes’in Tabu (2012)’da ve Lisandro Alonso’nun Jauja (2014)’da yaptıklarına benzetilebilecek bir yapıdan bahsedebilirim. Baş karakterlerimiz yazar bir çift ve taşraya taşınmalarının ardından onlarla beraber yaşamaya başlayan hizmetçileri. Tüm hikâye bu üç karakter ve onların içsel dünyaları arasında geçiyor. Fakat bence filmi görmek konusunda insanı motive edecek şey, hikayedense filmin sinematografisi ve ses tasarımı. Tam olarak sinema salonunda şahitlik edilmesi gereken bir film. Graham ile tanışmak ise bence şehirdeki tüm sinema tutkunları için büyük bir fırsat olacak. Görece genç yaşına rağmen çok dolu ve kendini fazlasıyla iyi aktarabilen bir sanatçı. Onun filme, edebiyata, duygulara ve yaşamın kendisine dair fikirleri hepimiz için çok kıymetli olacaktır düşüncesindeyim. Ayrıca gösterimden hemen önce kendisiyle gerçekleştirdiğimiz röportajı da yayınlamış olacağız, bu röportaja da bir göz atmanızı tavsiye ederim.

Gösterimden hemen sonra ise ilkini gerçekleştireceğimiz söyleşimizi duyuracağız. Gösterimlerimiz gibi aylık düzenleyeceğimiz söyleşilerimizde de yine Othon’un sunmuş olduğu farkı hep beraber göreceğiz diye temenni ediyorum. Her ay çağıracağımız konuklarla sinemanın birbirinden farklı alanlarında interaktif bir konuşma ortamı geliştireceğiz. Aralık ayındaki ilk söyleşimiz ise bizzat Othon ekibiyle olacak. Hem Othon’u daha yakından tanıyacak ve dışarıdan katılım sağlamak isteyenlerle ortak bir alanda buluşacağız hem Othon’da emek veren birçok kişi kendi üretimlerinden ve sunmuş olduğu katkıdan bahsederek buradaki kolektif sanatsal üretimin ne anlama geldiğinden bahsetmiş olacak. Konuya dair detaylı bilgileri gösterimimizin hemen ardından açıklayacak ve sonraki hafta da duyurusunu yapacağımız söyleşimizi gerçekleştireceğiz. 

Gösterim ve söyleşilerle beraber elbette online yayınlarımız da aynı hızla devam edecek. Yeni röportajlarımız, özel çeviri içeriklerimiz, yeni yazılarımız ve filmlerimizle üretimlerimize devam ediyoruz. Yakından ilgilendiğiniz ve desteğinizi esirgemediğiniz için çok teşekkür ederiz. Daha önceleri bir şeyler yapar durur ama bir karşılığı yokmuş gibi de hissetmekten kendimi alamazdım. Bir şekilde bunun kendi içimdeki yalancı rolünü doğrudan kendime de oynardım elbet. Bu durumu ne dışarıya açar ne de kendimi buna inandırırdım. İnsanlar gelip söylemeseler de takip ediyorlar, okuyorlar, gözlemliyorlar derdim ama somut bir şey görmedikçe de kendimi inandırmakta zorlanır olurdum. Yine de elbette ne ben ne de Othon çatısı altında üretimlerine devam eden birçok insan inancından bir an olsun vazgeçmedi. Bugün ise tebrik eden, başarıların devamını dileyen onlarca insanı görmek biliyorum ki bu inancın bir sonucu. O yüzden en çok da bu inancı kırmadığınız için çok teşekkür ederim. Şimdilik bu kadar, etkinliklerimizde görüşmek üzere!


Posted

in

by

Tags:

Comments

Yorum bırakın