Sinema ve Fotoğrafçılık Üzerine

Agnes Varda

Sizce fotoğraf (fotoğrafçılık faaliyeti) hangi filmde ya da filmlerde en doğru role sahiptir?

Fotoğrafçılık size sinema hakkında bir şeyler öğretiyor mu?Ya da aksine?

Fotoğraf ve Sinema: Akraba mı, yoksa birbirine düşman kardeşler mi?

Blow-up’ı (1966) çok sevmiştim. Bu filmde Antonioni, bir yüksek moda fotoğrafçının saçma taşkınlıklarını ve aynı zamanda faaliyetinin ciddi saplantısını gösterdi. Senaryo gereği, fotoğraf gizemli bir yüzey haline geliyor. Fotoğrafik görüntü sırlarını korur, kendini bakışa karşı savunur. Direnen fotoğrafları seviyorum; bu nedenle Ulysse (1982) filmini çekmekten hoşlanmıştım. 22 dakikalık izleyiş ve anlamaya çalıştıktan sonra hâlâ keşfedilecek bir hayal dünyası olarak kalıyor. Görüntüye ne kadar yaklaşırsanız, o kadar çekiliyor. Bu yüzden fotoğrafik görüntünün konulardan biri ve duygunun tam özü olduğu filmleri seviyorum. Örneğin, Vincent Tamisier’in kısa filmi Olsztyn Pologne veya Wim Wenders’in Alice in the Cities (1974) filmindeki gibi. Ya da komik bir açıdan, zavallı Manfredi’nin acemi bir rahip tarafından çekilmiş bir polaroidin arka planında olduğu için karakola çağrıldığı Pain et Chocolat (Franco Brusati, 1974) gibi… İsviçre’deki bir ağaca işemeye cesaret ettiğini görüyoruz – fotoğraf bunu kanıtlıyor – ! Bir de fotoğraflarla oluşturulmuş filmler vardır; Chris Marker’ın hayranlık uyandıran La Jetée filmi gibi (1962), tüm o hareketsiz görüntülerin ortasında, gözlerini açan bir kadının yüzünü hareket halinde filme çekmeyi cesaret eder.

Fotoğraf, film yaparken bana yol göstermekten asla vazgeçmiyor. Ve sinema bana her an hareketi boşuna filme çektiğini hatırlatıyor, çünkü her görüntü bir anıya dönüşüyor ve tüm anılar birleşip sabitleniyor. Tüm fotoğraflarda hareketin askıya alınması vardır, bu da nihayetinde hareketin reddidir. Orada hareket boşunadır. Tüm filmlerde ise hayatın hareketini yakalama, hareketsizliği reddetme arzusu vardır. Ama filmde, durağan görüntü nafiledir; araba arızasının önsezisi gibi, ölümü beklemek gibi.

Sinema ve fotoğraf, kendi özel etkilerini – boş yere – birbirlerine geri atarlar. Bana göre sinema ve fotoğraf, ensest ilişkiden sonra birbirlerine düşman olan kardeşler gibidir.

Photogenies dergisi (1984)

Çeviri: Ella Çiçekciler


Posted

in

by

Tags:

Comments

Yorum bırakın