Etiket: Matthias Kyska
-

İmgenin İkircikliği ve Gizemli Doğası
Albert Serra’nın tüm filmlerindeki temel hedef, görüntülerdeki çelişkili çok anlamlılığı canlı tutmaktır. Bu, tekil ve nihai bir anlama ulaşmayı reddeden bir yaklaşımdır; çünkü anlamların ancak seyircinin bireysel algısında ortaya çıkması amaçlanır.
-

Ambivalence and Enigma of the Image
Serra’s great goal in all his films remains to maintain ambivalence in the images. It is the refusal to commit to a definitive meaning, as the meanings are meant to unfold only in the individual perception of the audience.
-

On the Dialectic of Nature and Culture in “Evil Does Not Exist”
What happens shortly after this incident is nothing other than a mirror image of this previous animal-human encounter.
-

Bir Şehrin Ruhuna ve Görünmeyen Tarihine Yolculuk
Film, siyasi boyutunu, toplumsal olarak inşa edilmiş bir normalliğin ve bu sistemden kaçma çabasının, toplumsal ve siyasi gerçekliğin de kurgusal olduğunu ortaya koymasıyla kazanıyor.
-

A Journey into the Psyche and the Invisible History of a City
The film gains its political dimension by suggesting that the concept of a socially constructed normality and the desperate attempt to break free from this system also highlight the constructed nature of social and political reality.
-

Umutsuz Çin Gençliğinin Bir Panoraması
Belki de “Youth” üçlemesi, yalnızca bir Çin şehrindeki tekstil endüstrisine dair bir belgesel değil, aynı zamanda Çinli gençlerin büyük bir kısmının durumunu yansıtan bir aynadır.
-

A Panorama of the Hopeless Chinese Youth
Perhaps the “Youth” trilogy is not just a documentary about the textile industry in a Chinese city, but also a reflection of a large part of the young Chinese population.
-

İstanbul’da Festival
43. İstanbul Film Festivali’nde gösterime sunulacak olan filmler için Matthias Kyska, Berlinale’de izlediklerinden bir seçki hazırladı ve filmlere dair yorumlarını okuyucularımızla paylaştı.
-

Berlin Köşesi (10)
Yarışmadan eli boş dönen “Gloria” filmi, tarihi film ve müzikal türleri arasında ustaca hareket ediyor. Seyirciyi 18. yüzyıl Venedik’ine götüren film, dini bir müzik okulunda eğitim gören bir grup genç kızın ilginç öyküsünü anlatıyor.
-

Berlin Köşesi (09)
Bu yılki Berlin Eleştirmenler Haftası’nın son günü ve kapanışı “Hard, Fast and Beautiful” tematik başlığını taşıyordu ve üç film şu slogan altında gösterildi: “Klişeleriyle türler arasında, müze, nouvelle vague ve dijital devrim arasında, koşullara – cinsiyetçilik, sömürgecilik ve en büyük düşman: anlatı sineması – isyan eden film karakterleri üzerine bir tartışma!”
-

Berlin Köşesi (08)
Film bize pek çok kişi için tamamen bilinmeyen bir dünyaya dair bir fikir veriyor: Çin’deki Afrika toplumu ve onların Çinlilerle birlikte nasıl yaşadıkları.
-

Berlin Köşesi (07)
“Pepe” belgesel filmin yaratıcı potansiyelinin olağanüstü bir örneğidir ve farklı sinema biçimlerinin ustaca bir araya getirilmesinin günümüzde nasıl yenilikçi filmler üretmeye devam edebileceğini göstermektedir.
-

Berlin Köşesi (06)
“Slow Shift ” uzun zaman dilimlerinde manzaralarda meydana gelen değişiklikleri inceleyen bir film. Hindistan’ın güneyinde yer alan ve Ortaçağ’dan kalma Hampi kasabasında geçen film, sadece durağan çekimlerden oluşuyor ve başrollerinde sadece taşlar ve maymunlar var.
-

Berlin Köşesi (05)
Bruno Dumont’un yeni filmi “L’Empire” izleyicisini ikiye ayıracak gibi görünüyor. Bu bilim kurgu filminde Dumont, eserlerinde sıklıkla yaptığı gibi bizi Fransa’nın kırsal bölgelerine götürüyor.
-

Berlin Köşesi (04)
Dying, yaşam ve ölüm hakkında olağanüstü bir film ve Altın Ayı ya da En İyi Oyunculuk Performansı için şimdiden umut verici bir aday.
-

Berlin Köşesi (03)
Alonso Ruizpalacios’un “La Cocina” filminde, New York’un Times Meydanı’ndaki büyük bir restoranın mutfağı sadece filmin olay örgüsünün mekânı olmakla kalmıyor, aynı zamanda Amerikan Rüyası’nın tarihini ve ABD’deki mevcut siyasi durumu da temsil eden bir yer haline geliyor.
-

Berlin Köşesi (02)
Berlin Critics’ Week’in bu yılki ilk günün teması, sinemanın şiirsel ve metaforik yönünü ve sinemanın kumaş takıntısını incelemek amacıyla “Phantom Thread” idi.
-

Berlin Köşesi (01)
Berlin Film Festivali bu yıl karanlık bir filmle açıldı. Yönetmen Tim Mielants’ın “Small Things Like These” adlı filmi bizi 1980’lerin İrlanda kırsalına götürüyor.
-

Evil Does Not Exist’te Doğa ve Kültür Diyalektiği Üzerine
Çok fazla doğa, insanları insan dünyasında kötü şeyler yapmaya sevk edebilir, çünkü onları empatiyi eksik bırakmaya ve içgüdülerini kurban etmeye iter. İnsan, cenneti terk etmiş ve bilgi ağacından yemiştir.
-

Aşk, Ateş ve Anarşi Günleri Üzerine
Kişisel okumalarda yahut dinlemelerde yeniden bir yorumlama ihtiyacı doğuyor her defasında. Bazen yüreklice savunmayı seçerken bazen kızgınlığını dile getiriyor insan.
